Paris’in göze çarpan ilk gelişimi
XIV.Louis zamanında olmuştur. XIV. Louis, Versailles’i (şehri) kendisi tasarlamış ve kurmuştur. Versailles’i kendisinin kurması zaten ayrı bir güç ve prestij göstergesidir. O zamanki moda “saray” ile sınırlı kalsa da Paris’in gelişiminde katkısının büyük olduğu söylenir. Paris ekonomisi o zamanlarda İtalyan lüks ürünleriyle tanıştı. İtalyan lüks tüketim malları karşılığında Fransız ürünlerinin satılması genel olarak Paris’in ekonomisiydi. 18. yy’ın başlarında binlerce terzi artık sadece saray için değil Paris burjuvazisi ve şehri ziyaret eden birçok insan için üretim yapıyordu. Moda kültürü açısından bakıldığında Paris artık daha açık bir toplum olmuştu ve moda saraydan şehre geçiş yapmaya başlamıştı. Saraydan şehre geçmek uzun bir süreçtir fakat modayı takip eden sınıfların sayısı arttıkça gelişim hızlanıyor. Paris ‘te “couture” un sistemleşmesi Charles Worth sayesinde olmuştur. Worth 1825 yılında doğmuştur. 1838’te Londra’daki Swan & Edgar’ta çırak olarak çalışan Worth 1845’te Paris’e gelmiştir. Paris’te kendi dükkanını açan Worth’ten sonra oğulları işin başına geçmiştir ve Paul Poiret’ı işe alarak yeni bir moda tasarımcısının doğmasını sağlamıştır. Paris’in ününe ün katan Fransız tasarımcılar arasında Coco Chanel, YSL, Vionnet, Schiaparelli, Dior, Lacroix ve daha niceleri sayılabilir.
1829’da çıkan “La Mode” dergisiyle Paris ile moda fazlasıyla özdeşleştirilmiştir. 19.yy’dan 1950’lere kadar tüm otorite moda konusunda Paris’in elindeydi. Fakat ilginç olan şey burada hep Paris’in öne çıkıp tasarımcılarına neredeyse hiç kredi verilmemesi. Örneğin, dergilerin reklamlarında “Paris moda dünyasının merkezi oluyor” ya da Vogue Paris fotoğrafçısı Henry Clarke’ın “Paris, bana hayatımdaki her şeyi öğretti ve benim hayatıma ilham verdi” gibi birçok söz şehri “kişileştirmiştir”. Hatta Fransız Vogue bile özeldir. Fransız Vogue şehir adıyla anılan tek Vogue dergisidir (Vogue Paris) ve Vogue’un “o” harfi farklı bir aksan ile okunur. Her şey Paris’e özel anlayacağınız. Sanki her şeyi Paris yapıyor da tasarımcılar sadece Paris’i yorumluyorlar, tasarımcıların emeği hiçe sayılıyormuş gibi görünüyor. Çünkü Paris’in kendisi moda için yeterli. Paris ruhu “l’espit Parisien” muhtemelen buradan geliyor. “Paris’in kendisi (ruhu) insanı değiştirmeye yeter” fikri. Aynı zamanda Paris modası genelde feminen bir hava içerisindedir. Özetle; Paris’in pahalı, özel ve feminen bir moda anlayışı olduğunu söyleyebiliriz.
Paris’in kişileştirilmesi ilk başta göze çarpmıyor ama biraz düşününce doğru olduğunu görebiliyoruz. Paris hala insanların genel algısı içinde moda şehirlerinden biridir fakat artık tahtını New York’a kaptırmış gibi görünüyor.
This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
0 yorum:
Yorum Gönder